27 MAYIS DEMOKRASİMİZİN YÜZ KARASIDIR

SİYASET Haber Girişi : 27 Mayıs 2014 15:46
27 MAYIS DEMOKRASİMİZİN YÜZ KARASIDIR
Başta "Arapça Ezan" yasağının kaldırılması gibi kararlar ile ideolojik olarak cumhuriyet ilkelerine ihanet edildiği düşüncesi ortaya çıkmıştı.
 Başta "Arapça Ezan" yasağının kaldırılması gibi kararlar ile ideolojik olarak cumhuriyet ilkelerine ihanet edildiği düşüncesi ortaya çıkmıştı. CHP'nin serbest seçimlerde başarılı olabileceğinden ümidi kesen genç subaylar rahatsızdı. Bu yüzden 1954 yılından itibaren DP iktidarını devirmek için ordu içerisinde birbirinden habersiz birçok gizli komite kurulmuştu.

27 MAYIS 1960 DARBESİ
1950'den itibaren seçimleri düzenli olarak kazanan DP, 10 yıl boyunca iktidarda kaldı. Bu süreçte, erken seçim ve yoğun muhalefete rağmen, Adnan Menderes'in başbakanlığında kurulan son hükümet; 27 Mayıs 1960'ta ordunun yönetime el koymasıyla devrildi.

ARAPÇA EZAN'LA BAŞLAYAN SÜREÇ
Fakat Adnan Mendres Hükümeti'ne karşı ordu içinden gelen hoşnutsuzluğun asıl sebebi ise başkaydı. DP iktidarının,  TBMM'deki sayısal üstünlüğün verdiği güçle muhalefete karşı uyguladığı hoşgörüsüz tavır, başka partiye oy verdiği için Kırşehir'in ilçe yapılmasıyla doruğa çıkmıştı. Tüm bunlara başta "Arapça Ezan" yasağının kaldırılması gibi kararlar da eklenince, ideolojik olarak  cumhuriyet ilkelerine ihanet  edildiği düşüncesi ortaya çıkmıştı. CHP'nin serbest seçimlerde başarılı olabileceğinden ümidi kesen  genç subaylar  rahatsızdı. Bu yüzden 1954 yılından itibaren DP iktidarını devirmek için ordu içerisinde birbirinden habersiz birçok gizli komite kurulmuştu. Darbeden sonra "Milli Birlik Komitesi" üyelerinden olacak bu genç subaylar, komiteleri birleştirerek İttihatçıvari bir tarzda silah üzerine el basmış ve darbe yapmaya yemin etmişti.  İllegal bu yapılanmalar mutakabata vardıktan sonra fırsat kollamaya başlamış, ülke hızla kutuplaşmaya, provakasyonlarla kaosa doğru sürüklenirken darbe için şartlar olgunlaşmıştı.

GİZLİ ELLERDEN 6-7 EYLÜL OLAYLARI TEZGAHI
1961'de, Yassıada'da kurulan askeri mahkemede yargılanan Menderes, Zorlu ve Polatkan idam edildi. Menderes'in yönetimindeki DP'nin iktidarı sırasında 1955'te gerçekleşen, 6-7 Eylül olayları da yaşandı. 27 Mayıs sabahı gerçekleşen darbenin kısa kronolojisi:

CEMAL GÜRSEL'E İKİ AY ZORUNLU İZİN
1 Mayıs'taki sokağa çıkma yasağı nedeniyle evlerinde kalan İstanbullara rağmen, dışarıda iki protesto gösterisi düzenlendi. Başbakan Menderes, radyodan bir açıklama yaparak "Memleketimiz ne bir ihtilal karşısındadır, ne de ihtilalin sözde haklı sebepleri bu ülkede mevcuttur" dedi. Bunalımın aşılması için cumhurbaşkanının istifasını isteyen Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Cemal Gürsel'e iki ay zorunlu izin verildi ve izin sonunda emekliye ayrılacağı bildirildi.

ÜNİVERSİTE GENÇLİĞİ PROVOKE EDİLDİ
5 Mayıs'ta Ankara Kızılay Meydanı'nda üniversite gençliği büyük bir protesto gösterisi düzenledi. Göstericilere hitap etmek isteyen Menderes itilip kakıldı.

İSMET İNÖNÜ DARBEYE ZEMİN HAZIRLADI
6 Mayıs'ta İsmet İnönü NATO ülkeleri gazetecileriyle bir basın toplantısı düzenledi ve serbest seçimle iktidarın değişmesini istedi. Bu sırada gezilerine devam eden Adnan Menderes 15 Mayıs'ta İzmir'de, 17 Mayıs'ta Manisa'da konuştu.

HARP OKULU ÖĞRENCİLERİ KIŞKIRTILDI
21 Mayıs'ta Harp Okulu öğrencileri sessiz bir yürüyüş gerçekleştirdi. Bunun üzerine, Menderes, Yunanistan gezisini iptal etti.

24 MAYIS'TA CHP ORDUYLA EL ELE
22 Mayıs'ta Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı haberleşmeye sansür koydu. Gece 20:00'den sabah 05:00'e kadar sokağa çıkma yasağı ilan edildi. 24 Mayıs günü muhalefet meclisi terk etti ve mecliste konuşmalar yasaklandı. Ülkenin içinde bulunduğu durumu açıklamak için yurt genelinde gezilere çıkan Menderes, 25 Mayıs'ta Eskişehir'de bir açıklama yaptı. Tahkikat Komisyonu'nun üç ay sürecek çalışmasını kısa sürede bitireceğini belirtti. Tahkikat Komisyonu, Nisan 1960'da oluşturuldu ve mecliste İsmet İnönü'nün kuvvetli tepkisiyle karşılaştı.

GENELKURMAY BAŞKANI ERDELHUN GÖZALTINA ALINDI
Komisyon üyeleri, askeri adli amirler ile sorgu ve sulh hakimlerine verilen yetkilerin tamamına sahip olarak, soruşturmanın yürütülmesi için her türlü yayını yasaklama hakkına sahipti. Soruşturmaya itiraz edenlerin hapis cezasıyla cezalandırılmasını öngören komisyon, Menderes'in çalışmalarını erken bitireceğini açıkladığı komisyon. (Aynı komisyon üyeleri, darbe sonrası Bakanlar kurulu üyeleriyle birlikte Harp Okulu'na götürüldü. Genelkurmay Başkanı Rüştü Erdelhun da gözetim alındı.) 27 Mayıs günü Menderes Kütahya yolunda tutuklandı ve Ankara'ya getirildi.

ORDU YÖNETİME EL KOYDU
27 Mayıs saat 04:36'da Ankara Radyosu'ndan yapılan bir anonsla ordunun yönetime el koyduğu bildirildi. Başlangıçta kısa bir süre belirsizlik olsa da, bir süre sonra ihtilalcilerin İstanbul ve Ankara'da yönetime el koydukları anlaşıldı. Cumhurbaşkanı Celal Bayar ve o sırada Eskişehir'den Kütahya'ya geçen Başbakan Menderes gözaltına alındı. Girişimin lideri ilan edilen Orgeneral Cemal Gürsel, saat 16:00'da radyoya bir açıklamada daha bulundu ve ihtilal süresince meclis yerine yasama organı şeklinde çalışması için kurulan Milli Birlik Komitesi'nin üyelerini açıkladı. Yeni bir anayasa hazırlanması istedi.

İÇİŞLERİ BAKANI İNTİHAR ETTİ
28 Mayıs'ta Milli Birlik Hükümeti kuruldu. 30 Mayıs'ta İçişleri Bakanı Namık Gedik intihar etti. Yassıada duruşmaları Ekim 1960'ta başlayan Yassıada duruşmalarında, Demokrat Parti yöneticileri yargılanmaya başladı. 14 Ekim'de gerçekleşen ilk davada konuşan Adnan Menderes'in ardından öğleden sonra gerçekleşen celsede konuşan eski cumhurbaşkanı Celal Bayar, Afganistan kralının kendisine görevi sırasında hediye ettiği Afgan tazısını bin liraya bir iktisadi devlet teşebbüsüne neden sattığını açıkladı. Sebep olarak "çeşme yaptırmasını" gösteren Bayar'ın davası, anayasayı ihlal davasına bağlandı. Bayar ayrıca, Kurtuluş Savaşı'ndan kaçmak ve İstanbul'daki 6-7 Eylül olaylarından sorumlu tutularak, Dışişleri Bakanı Fuat Köprülü ve eski İstanbul Valisi Fahrettin Kerim Gökay'la birlikte yargılandı. Gizli yapılmasına karar verilen bu dava sonunda ilk celse tamamlandı. Davalar sürerken Milli Birlik komitesi tasfiye edildi ve İkinci Gürsel Hükümeti kuruldu.

İDAM KARARLARI
Bu sırada Yassıada duruşmalarına, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı İnönü'ye Topkapı olayları sırasında düzenlenen suikast girişimi davasıyla devam edildi. Dava sonunda, anayasa ihlaliyle suçlanan Celal Bayar ve Adnan Menderes'in de aralarında bulunduğu 15 kişinin idamı istendi. Duruşmalar sırasında kalp krizi geçiren Lütfi Kırdar öldü.

14 Ekim 1960'ta başlayan Yassıada davaları, 15 Eylül 1961'de karara bağlandı ve toplam 19 dosyada toplanan davalar anayasayı ihlal davasıyla birleştirildi. 592 sanıktan 288'i için idam istendi. 15 sanık idam cezası alırken, 31'i müebbetle cezalandırıldı. 418 sanıkta çeşitli cezalara çarptırıldı. Menderes, intihara kalkıştı. Cezaları onaylanan Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan 16 Eylül günü sabaha karşı idam edildi. 17 Eylül'de, de Adnan Menderes İmralı adasında idam edildi.

İdamların ardından, Ekim ayında seçimler yapılır ve ordu müdahalesiyle Cemal Gürsel cumhurbaşkanı seçilir. Kasım ayında da, CHP-AP koalisyonu kurulur. Böylelikle on yıl boyunca iktidarda kalan Demokrat Parti'li Menderes yönetimi, Türkiye tarihinin ilk askeri müdahalesi sayılan 27 Mayıs ihtilaliyle devrilmiş olur. İdam kararları tarihe, Türkiye demokrasinin bir utancı olarak geçerken, İngiltere Kraliçesi ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Kennedy'in idamları önleme çabaları da sonuçsuz kalır.

27 MAYIS DARBESİ DE DİNLEME İLE BAŞLAMIŞ
Bugün 27 Mayıs 2014... Tam 54 yıl önce yani 27 Mayıs 1960'ta Türkiye tarihinin en kara günlerinden biri yaşandı. O dönem Adnan Menderes'le birlikte yargılanan eski cumhurbaşkanı Celal Bayar'ın kızı Nilüfer Bayar, babasının yatak odasının dahi izlendiğini anlattı. Cumhuriyet tarihinde ilk kez, demokratik seçimle işbaşına gelen Demokrat Parti (DP), iktidarının 10. yılını dolduruyordu. Demokrat Parti'nin (DP), milletin reyleriyle 3. kez seçimi kazanması vesayet yanlısı kurum ve güçleri ise rahatsız ediyordu. Halktan iktidarı demokratik yollardan alamayacaklarını anlayan çevreler, silahlı kuvvetlerde, üniversitelerde ve basında örgütlenmeye başlamışlardı. CHP de iktidar olma ümidiyle gelişmeleri zımmen destekliyordu. Halkın DP'yi neden desteklediğini anlamaya çalışmak yerine, DP'nin şahsında onu iktidar yapan millet ve milletin değerleri her geçen aşağılanıyordu. En başından itibaren, 16 Haziran 1950 tarihinde ilk icraat olarak, CHP'nin 18 yıl zorla okuttuğu Türkçe Ezan'ı aslına çevirmesi, DP'nin ilk ve en büyük kusurlarından biri olarak gösteriliyordu.

Basında Nadir Nadi, Orhan Veli, Falih Rıfkı gibi isimler Menderes'i 'gericilik'le suçlamaya çoktan başlamışlardı bile.. 27 Mayıs 1960 Cuma günü sabaha karşı, Silahlı Kuvvetler içinde kendini vatanı kurtarmakla görevli sayan bir grup genç subay, hükümeti anayasayı çiğnemekle suçlayarak darbe yaptılar. Aslında kendileri Anayasal düzeni ortadan kaldırarak büyük suç işlemişlerdi. İlk iş olarak TBMM'yi kapattılar, Hükümet üyelerini ve milletvekillerini tutukladılar. Aralarında üsteğmenden tuğgenerale kadar muhtelif rütbede subayların bulunduğu Milli Birlik Komitesi, aynı gün, ordunun Genelkurmay başkanını ve beğenmedikleri generalleri de tutukladılar ve ağır hakaretlerle Ankara'daki Harbiye binasına götürdüler. Darbeciler, Anayasal düzeni sona erdirmenin, Meclis'i kapatıp hükümeti düşürmenin nasıl ağır bir suç olduğunu tahmin ettikleri için olsa gerek ilk iş olarak üniversitede görevli hukukçu bilim adamlarını alelacele İstanbul'dan Ankara'ya uçakla getirterek "yaptığınız iş doğrudur!" icazetini de ihmal etmediler. 12 Haziran 1960'ta da kanunla darbeye "anayasal bir rejim" görüntüsü verdiler. 1 numaralı kanun, geçici anayasa olarak kabul edildi. Bu kanuna göre "Türk Ordusu, Türk Milleti adına harekete geçerek, milleti temsil özelliğini kaybetmiş olan Meclis'i dağıtarak iktidarı geçici olarak Milli Birlik Komitesi'ne emanet etmiş"ti. Böylece MBK, kendine Meclis'in görevini layık görüyor, yasama ve yürütme erkini tek başına üstleniyordu. Bu garip hukuk skandalı, Türk hukuk tarihinde '27 Mayıs Rejimi' diye formüle edilecekti. Dahası, Yargıtay da, 1962 yılında aldığı skandal bir kararla, 27 Mayıs Rejimi'nin "anayasal" niteliğini onaylayacaktı.

Darbeciler CHP'ye dokunmadı
Cunta Meclis'i kapatıp DP milletvekillerini tutuklarken, CHP'ye ise dokunmadılar. CHP de zaten, disiplinsiz subaylar grubu tarafından yapılan bu darbeyi benimsemişti. Zira CHP bu darbenin kendisine avantaj olarak döneceğini biliyor ve umuyordu. Cumhuriyet döneminin ilk darbesi olarak tarihe geçen 27 Mayıs 1960 Darbesi; Milli iradeye, Anayasal düzene, Hukuk devletine, Milletin meclisine güvenmeyerek ideolojik gerekçelerle iktidarı zorla ele geçirme harekatıydı. 27 Mayıs, kendinden sonraki darbelere de meşrûluk sağlayacaktı.

Dinlendiğimizi şimdi daha iyi anlıyorum
Darbeye dair anılarını yazan Celal Bayar'ın kızı Nilüfer Bayar Gürsoy, darbe girişiminin aslında bugün şikayet ettiğimiz dinleme ve yakın takiple başladığına işaret ediyor. 'Şimdi anlıyorum ki, uzun zamandır dinleniyormuşuz' diyen Nilüfer Bayar şunları yazıyor: "Darbeden önce Mart ayında, bir-iki gün için Şale'deydik. Daha önce hiç görmediğimiz çatı katını geziyorduk. Bu koridor üzerine iki taraflı sıra sıra açılan odalar, harem odaları imiş. Bu odalardan birinin önünde gördüğümüz manzara şu oldu: Ahşap zemin döşemesi yer yer sökülmüş, alt katın tavan tezyinatına ait alçılar meydana çıkmıştı. Bir an hesap ettim, burası babamın çalıştığı odanın veya bitişiğindeki yatak odasının üstüne rastlıyordu. Niçin söküldü diye sorduğumuzda, hademe müphem bir cevap verdi. Alt kata indiğimizde yaverlere bunu naklettiğimiz hatırlıyorum."

MİLLET HİÇ AFFETMEDİ
Gazetelerin manşetten verdiği yalan haberlerle iktidar korkunç hâle getiriliyordu. Kamuoyunu dehşete düşüren 'kıyma makineleri' yalanının kaynağı bizza Millî Birlik Komitesi'ydi. Bu yalanlar üzerine kurulan mahkemeler de Başbakan?Menderes ile bakanlar Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan?Polatkan'ı Eylül 1961'de idam edeceklerdi. Millet Menderes'i kalbine gömerken, derbecileri ise asla affetmeyecekti.

Basın yalan makinesi gibi
27 Mayıs darbesinden önce DP iktidarını yıpratmak ve itibarsızlatırmak için fırsat arayan basın ise darbe sonrası tam anlamıyla haysiyet cellatlığı yapacaktı. Zaten cuntanın önde gelen isimleri, daha darbe olmadan bazı gazetelerin Ankara bürolarını karagah gibi kullanmaya başlamış, psikolojik harekatın nasıl uygulanacağını kendi aralarında tartışıyorlardı. 27 Mayıs'tan hemen sonra yayımlanan gazeteler, daha sonra gerçekler ortaya çıktığında utanç sayfaları olarak tarihteki yerini alacaktı. Darbe mağduru hükümetin başta Başbakan Menderes olmak üzere bakanlarının büyük yolsuzluklara karıştığı, gençlerin kıyma makinelerinde toz haline getirlidiği dahi gazetelerde ciddi ahberler olarak sunuluyordu.

Prof. Sami Onar da alet oldu
DP'yi halkın nazarında küçük düşürüp kin ve nefreti artırabilmek için yalan haberler üretildi. Bazı yalanlar bizzat cunta lideri Cemal Gürsel ve Millî Birlik Komitesi üyelerinin ağzından duyuruluyordu. Kısacası DP'liler Yassıada'da ipe çekilmeden çok önce basında infaz ediliyordu. "Harp Okulu'nu bombalama planı ele geçirildi. Celal Bayar'ın hesabında 103 bin altın bulundu." açıklamaları bizzat Gürsel tarafından yapılmıştı. İlk defa bir profesör (Sıddık Sami Onar) öğrencilerin kıyma makinelerinde kıyıldığını dile getirdi.

Menderes lehine konuşmak suçtu
Menderes döneminde 'basına ve üniversitelere baskı uygulanıyor' propagandası yapılırken, cuntacılar Yassıada'da tutulan DP'liler lehine söz söyleyeni dahi cezaevine tıkıyordu. İlginçtir Eczacıbaşı ailesinin fertlerinden Vedet Eczacıbaşı'nın başına gelenler traji komik denecek cinstendi. Yıldıray Oğur'un 'Cumhuriyet'in Beyaz Mağdurları' kitabında şöyle anlatılıyor: "Vedat Eczacıbaşı, ünlü Eczacıbaşı ailesinin Nejat'tan iki yaş küçük ikinci çocuğu. Vedat Eczacıbaşı istemeye istemeye olsa da ailenin Kartal'daki Seramik Fabrikası'nda yöneticilik yapmaktadır. Baba Ferit Eczacıbaşı, Celal Bayar'ın yakın arkadaşıdır. 1958'de fabrikanın yeni bölümlerini Bayar ve Menderes açar. Seramik bölümünde üretilen Atatürk büstleri okullara ücretsiz dağıtılır.

CHP'liler ihbar etmişti
Vedat 27 Mayıs'ın ardından ateşli bir darbe karşıtı olmuştur artık, etrafındaki herkesle siyasi tartışmalara girmeye başlamıştır... Ve Tarih: 24 mart 1961. Vedat bir grup arkadaşıyla birlikte kutlamaya Beyoğlu'nda, sosyetenin uğrak yeri olan Gaskonyalı Toma Meyhanesi'nde devam eder. Gecenin bir saatinde ayağa kalkar, kadehini havaya kaldırır ve oradaki herkesin buz kesmesine neden olan şu sözü söyler; "Benim için hala başbakan olan Adnan Menderes'in şerefine.." Yan masada tanıdık isimler oturmaktadır. Darbecilerin Kurucu Meclisi'nin en genç üyesi, daha sonra CHP'de siyaset ve bakanlık,Cumhuriyet gazetesinde yazarlık ve yöneticilik yapacak Alev Coşkun. Darbenin öğrenci liderlerinden, İstanbul eski Belediye başkanı Nurettin Sözen, CHP ve DSP'de yöneticilik yapacak Sedat Akman. Onların ihbarı üzerine Vedat ve beş arkadaşı hapse atılır.

Cezaevinde intihar etti
Aylarca mahkeme yüzü görmeden askeri cezaevinde yatar. 46 yaşındaki adamın psikolojisi alt üst olmuştur. Bunalıma girer ve bileklerini keserek intihar girişiminde bulunur. Bakırköy Ruh ve Sinir hastalıkları hastanesine sevk edilir. Burada da kibriti yakarak kendini ateşe verir. Hemen Amerikan hastanesine kaldırılır. Ancak 1961'in 3 Eylül'ü 4'üne bağlayan gecesi, hayatını kaybeder. Cuntacılar cenazesinin İzmir'e getirilmesine dahi izin vermez."

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.