Kamil abi; tarihi, dini, siyasi kitaplarla halk şiirlerini okumayı çok seviyordu. Bu alanlardaki bilgi ve kültürü ortalama vatandaşın çok üstündeydi. Yakın tarih hafızası da oldukça yüksekti.
HIRÇIN KARADENİZ'İN YUMUŞAK KALPLİ, OLGUN VE MERT ADAMI
Ahmet SEZGİN yazdı
Kamil Küçükosman, 1952 yılında Trabzon / Düzyurt köyünde doğar. 3 yaşında ağır derecede gözleri bozulur ve gözlük kullanmaya başlar. İlkokulu köyünde başarıyla okuyan Okumayı çok isteyen Kamil Küçükosman, imkansızlıklar sebebiyle ortaokuldayken tahsil hayatını terk eder.
1964 yılında 14 yaşındayken babasının yanında kamyonculuk mesleğine başlar.1966 yılından 1984 yılına kadar tam 18 yıl Trabzon- Erzurum arasında bazen de İran-Irak arası ehliyetsiz olarak kamyon şoförlüğü yapar. Canlı koyun taşır. Bu süreç içerisinde kamyonun her türlü tamirinden iyi anladığından "doktor" lakabıyla tanınıp sevilmekte olan Kamil Küçükosman, yollarda yapılan ehliyet kontrollerinde çoğu zaman ceza almaz. Çünkü trafik polisleri, onu yılların liyakatli kamyoncusu olarak tanıdıkları için ehliyetsiz olabileceğine ihtimal vermezler.
Kamil Küçükosman, 1984 yılında Terme'den Yorgancı Abdurrahman Küçükbekir' in kızı Zehra Hanım ile evlenmişti. 6 yıl boyunca işsiz kaldığı için Trabzon'daki köyünde baba evinde ailesiyle yaşamıştı. Bu dönemde kendisi sadece 3 ay taş ocağında, eşi de 8 ay konfeksiyonda çalışmıştı. 1990 yılından 2000 yılına kadar Zonguldak'ta KEDAŞ'ta Elektrik Dağıtım Şirketinde depo bekçisi olarak çalışmış ve 48 yaşında emekli olmuştu. Ondan sonra da eşi, fındık fabrikasında çalışmaya başlamıştı.
2000 yılında Zonguldak'tan Terme'ye ailece taşınan Kamil abinin kalbine 2002 yılında pil, 2010'da stend takılmıştı. 2018 yılında da KOAH hastası olmuştu. Evli iki kızlarının orada yaşaması sebebiyle 2020'de Karadeniz Ereğli'ye taşınmıştılar.
Kamil abiyle lise son sınıfa geçtiğim sene -1983 yılının yazında- tanışmıştım. O sırada Mustafa Rıfat abim, Hacer yengemle nişanlıydı. Kamil abi de Rıfat abimin müstakbel bacanağıydı. Ağabeyimin baldızı olacak nişanlısıyla köyümüze gelmişti. Benden 14 yaş büyük olması ve Trabzon ağzıyla konuşmasına rağmen samimi, hoşsohbet biri olarak Kamil abiyi tanıştığımız gün sevmiştim. İleri derecede bozuk olan gözlerinde çok kalın bir gözlükle ve iri yarı cüssesiyle ilk görüşte soğuk, ciddi görüntüsü olsa da alçakgönüllüğü, olgunluğu, kıvrak zekası, bilgece sözleriyle, espritüelliğiyle, karşısındakine değer veren, dürüst, içten kişiliğiyle kısa zamanda yüreğime çok dokunan özel bir şahsiyet olmuştu.
20 yıl çeşitli il ve ülkelerde kamyon şoförlüğü yaptığı için Kamil abinin hayat tecrübesi, komik ve ilginç maceraları ilgimi çekmişti. Duyduğu ve okuduğu herhangi bir cümleyi hızlı bir şekilde tersinden doğru olarak söyleyebilmesi, kamyonet karoserini iki üç saniye havaya kaldıracak kadar güçlü olması; beni çok şaşırtmış, hem zekasına hem de bilek gücüne çok hayran bırakmıştı 18 yaşımda. Allah, peygamber, Kur'an, vatan, millet, bayrak, ezan, istiklal sevgisi; milli ve manevi değerlere bağlılığı; hakikat, adalet, namus, edep, iyilik, merhamet, vefa konusundaki hassasiyeti, Kamil abiye olan muhabbetimi daha da derinleştirmişti. Onun halk hikâyelerimize, destanlarımıza, atasözlerimize, deyimlerimize, manilerimize, ilahilerimize, deyişlerimize, türkülerimize olan sevgisi; Karacaoğlan, Âşık Veysel, Murat Çobanoğlu, Âşık Mahsuni, Neşet Ertaş gibi büyük ozanlara duyduğu muhabbeti, ölçülü ve kafiyeli halk şiirleri yazma çabası birbirimizi gönül akrabası kılmıştı sanki.
Kamil abi; tarihi, dini, siyasi kitaplarla halk şiirlerini okumayı çok seviyordu. Bu alanlardaki bilgi ve kültürü ortalama vatandaşın çok üstündeydi. Yakın tarih hafızası da oldukça yüksekti.
Her Trabzonlu gibi Trabzonspor âşığıydı o. Ama bu konuda birilerini kıracak kadar fanatik değildi. Trabzonspor ile A Milli Futbol takımımızın maçlarını büyük bir heyecanla izler ve desteklerdi. Türk takımlarının yabancılarla karşılaşmalarında da ilgili ve heyecanlı olurdu.
Türk, İslam ve gönül coğrafyasını, insanlarını severdi ama en çok da Karadenizlileri, özellikle de Trabzonluları, severdi Kamil abi. Komyonculuk dönemlerinde çok fazla ilişki kurduğundan Erzurumlulara, dadaşlara, karşı özel bir muhabbeti vardı.
Özel ve genel konuların yanı sıra tarih, din ve siyaset hakkında benimle sohbet etmeyi seviyordu. Benim bilgi, görüş, tespit ve öngörülerime çok kıymet verirdi. Bazı siyasi konularda benimle farklı düşünse bile öfkelenmez hatta sesini bile yükseltmezdi.
Türk-İslam birliği ile nizam-ı âlem, en hüyük ülküsüydü Kamil abinin. Başta mazlum Doğu Türkistan ve Filistin olmak üzere yüreği gönül coğrafyamızdaki Türk ve Müslüman kardeşlerimizin dertleriyle çarpardı.
Türk milliyetçisi Sünni bir Müslümandı ama Türk- Kürt, Alevi-Sünni, sağ-sol çatışmalarına hep karşıydı. Kutsallarımıza, vatanın bölünmez bütünlüğüne aykırı olmayan, şiddet ve haksızlık içermeyen samimi fikirlere her zaman açık ve saygılıydı. Asla kırıcı, yaralayıcı, ayrıştırıcı değildi. Çocuk, genç, yaşlı, kadın, erkek, sağcı, solcu demeden insanlara karşı çok saygılı, yumuşak, kibar, anlayışlı, merhametliydi. Sadece Allah, vatan, millet düşmanlarına, zalimlere karşı isyan ahlakı içinde olan bir dava adamıydı.
Sevgili Kamil abi; annesine, babasına, beş kardeşine, eşine, çocuklarına, akrabalarına, komşularına, arkadaşlarına karşı yüreği daima sevgi, merhamet, sabır, hoşgörü, güven, vefa, iyilik ve güzellik doluydu. O; hırçın Karadeniz'in inançlı, vatansever, şefkatli, sakin, mütevazı, dürüst, cefakar, sabırlı, kanaatkar, vefalı, esprili, duygulu ve hoşsohbet delikanlısıydı.
Kamil abi gerek yazdığım kitapları gerekse gazete, dergi ve sosyal medyada yayınlanan yazılarımı büyük bir heyecan ve beğeniyle okur; beni telefonla veya yüz yüze samimi olarak tebrik ve takdir ederdi. Bazen de kısa ve öz yorum yapardı. Sevinç ve dertleri paylaşmayı önemserdi. Kayınbiraderi sevgili Abdulmuttalip Küçükbekir ağabeyle birlikte demli çay eşliğinde sohbet etmeyi çok severdik. Beni hem şehit bacanağının yerine koyar hem de manevi kardeşi gibi görür ve çok severdi. Sevgili Salih oğlunun öğretmenliğini de yaptığım Kamil abi, aşkla yapmaya gayret ettiğim eğitimciliğimi, hak ve hakikat üzere yaşama ve anlatma çabamı çok takdir ederdi.
Yıllar önce eşini bel fıtığı tedavisi için götürdüğü birisi varmış. O tedaviden çok fayda görmüş eşi. "Kamil abi, annemin bel fıtığı tedavisi için sizin gittiğiniz kişiden randevu alıp Amasya'ya birlikte gider miyiz? Sohbette ve araba kullanmada bana yol arkadaşlığa yapar mısın?" dediğimde hiç tereddüt etmeden "Elbette Ahmet kardeşim, seninle seve seve her yere gider gelirim." demişti. Bana bazen kardeşim derdi bazen de hocam. Aynı günde Amasya'ya tedavi için gidip gelmiştik benim arabayla. Arabayı hep ben kullanmıştım ama hem namaz molasında hem de yolda doya doya sohbet etmiş, çok mutlu olmuştuk.
Çok kıymetli Kamil abim, şehit M. Rıfat ağabeyimin eşine (Hacer baldızına), çocuklarına (yeğenlerimize), anne ve babama karşı da çok duyarlı ve vefalıydı. Bazen şehit ağabeyimizi rahmet ve özlemle yâd edip hüzünlenirdik. Her vefat yıldönümünde şehidimizin evinde ailece toplanırdık Kur'an-ı Kerim'den bazı sureleri mealleriyle birlikte okuyup dua etmek için. Bu aile merasimine vefalı eşiyle birlikte mutlaka iştirak eder, birlikte dua ederdik ölmüşlerimize.
Saygıdeğer Kamil abi; uzun yıllar Terme, Zonguldak ve Ereğli'de yaşasa da hakiki Trabzonlulara özgü yerel kimlik ve kişiliğini her yönüyle muhafaza etmişti. Kemençe ve horonu çok severdi. Temel fıkraları ve Oflu hikâyeleri dinlemeyi, anlatmayı çok severdi. Bazen bunları kendisi tasarlayıp manzum olarak da yazardı.
Sevgili Kamil abi; ozanları, bağlama eşliğinde onların söylediği türküleri, âşık atışmalarını, çocukluğundan beri çok severdi. Gençlik dönemlerinden itibaren görüp duyduğu, yaşadığı, çok etkilendiği toplumsal olaylar ve milli meselelerle ilgili duygularını, düşüncelerini halk şiiri tarzında -ölçülü ve kafiyeli olarak- sade ve samimi bir şekilde kaleme almayı çok seviyordu.
Gençlik döneminde yazdıklarını sadece iç dökme olarak görüp saklamayan Kamil abi; kendi çapında iddiasız şiirler yazdığını bana söyledikten sonra bunları benim tavsiyemle muhafaza etmeye başlamıştı. Epey bir şiir yazdıktan sonra da bunları merak ettiğimi, okuyup değerlendirmek istediğimi ifade etmiştim bir gün. O da bunları toplu olarak bana vermişti bir gün heyecanla. İlkokul mezunu birinden beklemediğim kadar vasat ve iyi seviyede beğendiğim manzumeleri vardı. Manzumelerin hece ölçüsüne uygun ve kafiyeli oluşları, âşıklık geleneğine bağlılığı, çok şaşırtmıştı beni. Bir gün kendisine bunları aktardıktan sonra yazarken acele etmemesini, ozanları, şairleri daha yoğun okumasını, mecazlı, özgün ifadeleri daha çok kullanması gerektiğini tavsiye etmiştim. Beni çok dikkatle, ilgiyle dinleyip buna gayret edeceğini söylemişti. Daha sonra yazdığı şiirleri de bana vermişti. Bir gün hakkında yazı yazmak istediğimi söyleyince çok memnun olmuştu ama nasip olmamıştı bir türlü.
Çok sevgili Kamil abimin benimle ilgili yazdığı şu manzume, beni çok şaşırtmış ve etkilemişti:
"Yıllar önce genç tanıdım /Henüz lise son sınıfta./
Sessiz, sakin görünüşlü/Bir cevherdi o aslında.
Edebi hâlinde saklı,/Yaşıtlarından çok farklı./Ne dediyse bugün haklı/
Anlıyordum gözlerinden.
Seziyordu, yazıyordu./
Görüyordu, çiziyordu,/
Nakış nakış beziyordu/
Kâğıtlara kaleminden."
1996 yılında Siirt / Kurtalan'da özel harekat polisiyken roket patlaması sonucu şehit olan Mustafa Rıfat ağabeyimin -onun bacanağının- acı haberiyle ilgili yazdığı şiir de çok içten ve etkileyiciydi:
"Aralık doksan altı, saat altıya on var.
Birden telefon çaldı, dedim ki bunda bir iş var.
Ahizeyi kaldırdım, bildik bir ses karşımda.
Kendini zor tutuyor telefonun başında.
Abi dedi, hıçkırdı, çok zor tuttu kendini.
Toparladı güçlükle o titreyen sesini.
Rıfat dedi iç çekti, şehit olmuş dün gece.
Telefonu kapattı, ben hıçkırdım sessizce.
Sessiz ağladığımı zannetmiştim o anda
Baktım ki eşim duruyor hemen yanı başımda.
Sordu ne oldu diye, hemen söyleyemedim.
Rıfat dedim, hıçkırdım, vurulmuş diyemedim.
Elimizden ne gelir, inanmışız kadere.
Tevekkül yaradana, Fatiha şehitlere."
Çık kıymetli Kamil abi, "Manevi Buhranlar" isimli şiirinde milli ve manevi değerlere uzaklaşanların pürmelal hâllerinden hikmetle söz etmekte:
"Geçmişini bilmeyen, dönüp geri bakar mı?/
Yokuştan akan dere, hiç tersine akar mı?/ Cetvelin eğri ise hiç boşuna uğraşma / Eğri olan cetvelden doğru çizgi çıkar mı?
Allah korkusu olan, vatanını satar mı?/ Milli şuur, imanla birleşirse şaşar mı?/ İnancı bütün olan, yanlışlara sapar mı?/
Hileli terazi, hiç doğru tartı yapar mı?"
"Çanakkale Zaferi, Kıbrıs davası, terör, mavi bereliler, Mehmetçik, vatan, bayrak, şehitlik, başörtüsü zulmü" gibi milli konularda gece ölçüsüyle şiirler yazan, oğlu da özel harekat polisliği yapan Kamil abi, "Türk Polisi" başlıklı şiirinde şöyle diyordu:
"Çarşı, pazar, cadde, sokak/ Gece, gündüz, soğuk, sıcak / Şefkat dolu kucak kucak/Güvencemiz Türk polisi.
Her yerde seni görürüz,/Sen nöbette, biz uyuruz./
Hakkını nasıl veririz?/
Kıvancımız Türk polisi."
2023'te çoklu kanser teşhisi konulan Kamil Küçükosman abiyle telefonda konuştuğumda sesi zor çıksa da oldukça moralli, mütevekkil haldeydi. Rabbim şifa ve sabırlar versin sevgili abim. "Çektiğin sıkıntı ve sabrının karşılığını alacaksın inşallah. Bu inançla inşallah şifa bulacaksın." diye ona umut ve moral vermeye gayret etmiştim. "Allah'a şükürler olsun, ben iyiyim sevgili kardeşim. Sadece nefes almada ve yürümede zorluk çekiyorum." demişti. Çok sevinmiş ve umutlanmıştım.
Şiirleri başta olmak üzere onun ilginç yönlerini tanıtan bir yazı yazarak hem ona verdiğim sözü tutmayı hem de onu onurlandırmayı çok istedim ama nasip olmadı maalesef! Çünkü Trabzonlu bir güzel adamın 17 Mayıs 2023'te Zonguldak/ Ereğli Devlet Hastanesi'nde vefat ettiğini, bedeninin memleketi Trabzon toprağına, ruhunun da Hakk'a kavuştuğunu öğrenmiştim. Kanser hastalığını bilsem de sevgili Kamil ağabeyimin vefatına çok üzülmüştüm. Vefatından 25 gün önce Ramazan Bayramı'nda konuşmuştuk telefonla. Meğer son konuşmamızmış. Hayat, çok garip değil mi dostlar.? Bir varmış, bir yokmuş... Geride kalan ise salih ameller, hayırlı evlatlar, gönüllere kazınan güzel hatıralar, muhabbetler, fotoğraflar, dualar... Sevgili Kamil abim, vefatından 50 gün önce -28 Mart 2023'te- Ereğli'de bu hakikati tevekkül ederek şöyle şiirleştirip paylaşmış sosyal medya sayfasında:
"Ateş yanmayınca baca tüter mi?/ Bin yıl ömür olsa bize yeter mi?/ Âlemlerin Rabbi ne verdi ise / Ondan ötesine güçler yeter mi?"
Kamil Küçükosman abi; onurlu, erdemli, hakkaniyetli, itibarlı, ferasetli, olgun, merhametli, vatansever, güzel bir insan ve samimi bir Müslümandı. "Masum Anadolu'nun saf çocuğu" idi o. Hırçın Karadeniz'in yumuşak kalpli, olgun ve mert bir adamı geçmişti bu dünyadan ve Terme'den. Ardından 4 güzel evlat, 7 torun ile hoş sadalar, güzellikler, iyilikler, dostluklar, şiirler, sohbetler, anılar ve en önemlisi de dualar bırakarak veda etti bu fani ve çileli dünyaya. Rabbim rahmet eylesin, ailesine sabırlar versin. Cennette kavuşuruz sevdiklerimize inşallah. Bizim Yunus'un dediği gibi "Ölür ise ten ölür canlar ölesi değil."