ÜSTAD NECİP FAZIL KISAKÜREK

  • İHSANBAŞKAN

ÜSTAD NECİP FAZIL KISAKÜREK

 Ahmet SEVEN

Samsun Yazarlar Derneği Başkanı 


Öyle çok vasfı vardı ki…


O şairdi,


Yazardı.


Mütefekkirdi.


Münevverdi.


Dava ve mücadele adamıydı.


Sanatkârdı.


Ağzından çıkan her söz önemliydi.


Kavgaları bile edebiyata geçerdi.


Edebi siyasi mevzularda nasıl cevap vereceği merak konusu haline gelirdi.


Yazıları, şiirleri düşmana sıkılan mermi, dosta uzatılan gül gibiydi.


Şiirin de yazının da usulünü üslubunu biliyordu.


Etrafında ondan beslenen sağ ve sol cenahta yüzlerce şair–yazar vardı.


Etkiliyordu, tetikliyordu, ruhları hamur gibi yoğuruyor şekilden şekle sokuyordu.


Edebiyatın cinnet geçiren adamıydı.


Sıradan değildi anlayacağınız.


Varlığı da yokluğu da belli olanlardandı.


26 Mayıs 1904’de dünyaya gelmiş 25 Mayıs 1983’de baki âleme yol alıp gitmişti.


Şiir onunla kemale ermiş,  yazı onunla kendini bulmuştu.


Yeri doldurulamaz insanlardan birisiydi.


Hakikati söylemekte gözü karaydı.


Bu yüzden Medrese-i Yusufiyeler onun ikinci evi olmuştu.


Davaları savunmaları hep birer edebiyat vesikasıydı.


Konferanslarına binlerce kilometre ötelerden koşup geliyorlardı.


Vefatına kadar hiçbir zaman benden bu kadar demeden yaşadı.


O bu millete Yüce Yaratıcı tarafından hediye edilmişlerden birisiydi.


Yüzyılda bir gelenlerden deniliyor ya hani, onun gibisi yüzyılda bir gelir mi gelmez mi bilemiyorum.


Vefatının üzerinden tam 35 yıl geçti.


Şimdi bakıyorum da şiir garip, yazı garip, fikir yalnız, kısacağı edebiyat mahzun…


Necip Fazılı okumak gerek.


Dahası anlamak gerek.


Necip Fazılı bilmeyen şiiri ne bilir, yazıyı ne bilir?


Mübalağa yapmıyorum.


Hakikati ifade etmeye çalışıyorum.


En kolay şiiri! Onu tanımayanlar yazıyor.


O öyle özel ve öyle güzel insanlardan birisiydi.


Böyle birinin elbette seveni olduğu kadar sevmeyeni de olacaktır.


Varsın olsun.


Bilenler bilsin, bilmeyenlere de selam olsun.


Şiir denilince şair denilince bir o, tek o demiyorum.


Onun yerini ifade etmeye çalışıyorum hepsi bu.


Keşke günümüzde de yaşamış olsaydı.


Kelimeler onun dilinde gururlanır, sözüne söz,  şiirine mısra olmak için can atardı.


25 Mayısta vefatını, 26 Mayısta yani vefatından bir gün sonra doğum gününü anıyoruz.


Yetmiyor, yetmez de.


Popüler kültüre kurban giden idarecilerimiz onun için kendi reklamlarından uzaklaşarak programlar yapsa idi.


Necip Fazıl Kısakürek okumaları uygulasalardı.


Onu anlamak onu tanıtmak için ciddi gayret gösterselerdi.


Anma mesajları ile geçiştirildikçe böyle mi olacaktı diyerek üzülüyorum.


Ancak o bütün bunlara rağmen hala diri hala tazeliğini koruyor.


Yazılarımızda şiirlerimizde konuşmalarımızda… Onun varlığı hissediliyor.


Demek ki böyle insanlar ölümle ölmüyormuş.


Bu mahzun hal ve mustarip ruh içerisinde Sultan-u Şuarayı Üstadı Rahmet ve şükranla anıyorum.


Mekanı Cennet olsun. 

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.