• İHSANBAŞKAN

PONTUS VE PONTUSÇULUK NEDİR?

TARİH Haber Girişi : 29 Mart 2019 20:20
PONTUS VE PONTUSÇULUK NEDİR?
Pontus kelimesi eski Yunanlıların Karadeniz’e verdikleri isimdir.
PONTUS VE PONTUSÇULUK NEDİR?

Pontus kelimesi eski Yunanlıların Karadeniz’e verdikleri isimdir. Bu kelime eski çağlarda ad olarak “Pont-Euxin” şeklinde manen yetiştirilen ve ecnebi hükümetlerin silâhlarıyla kullanılmıştır. Karadeniz’den dolayı kıyıda bulunan Trabzon vilayeti ile Ordu, Giresun, Samsun Sancaklarını ve içeriden Amasya ve Sivas’ın bir bölümünü kapsayan toprak parçasının da eski adıdır.


(Kurt, Yılmaz (Haz) (1995) Pontus Meselesi. Ankara: TBMM Kültür, Sanat ve Yayın Kurulu Yayınları. s.60)

Pontus adı umumiyetle Kuzey Anadolu’nun doğu sahilleri için kullanılmakla beraber, tarif ettiği alan zaman zaman değişiklik göstermiştir. Yeşilırmak, Kızılırmak ve Kelkit havzası Pontus sayıldığı gibi, bu alan daha da genişleyerek doğuda Kafkasya’dan, bütün Karadeniz kıyıları boyunca Sinop ötesine kadar yayılmıştır. Yakın devirlerde ise bu bölge Samsun ve Trabzon sahiliyle hinterlandından ibaret sayılmıştır.


Pontus Meselesi (Uydurulan Devlet Hayali

Daha önceden gizlilik içerisinde planlanıp gerekli hazırlıkların yapıldığı bu kirli oyunun artık uygulanma vakti gelmişti. Kısacası Rumların Pontus Devletini kurma hayalinin artık gerçekleşme zamanının geldiğine inanıyorlardı. Bunun için Anadolu birliğinin de sarsılıp direnci kırılmalıydı. Beklenen vakit gelmiş ve kirli eller düğmeye basmıştı. Zira onlara göre artık her şey hazırdı.  

Cevdet Kerim İncedayı’nın Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi 22, Cilt: VIII, Kasım 1991’de yayınlanan ‘Pontus Meselesi’ başlıklı makalesi bütün bu gerçekleri gözler önüne seriyor:


‘Pontus Meselesi’

“1840 senesinden beri Karadeniz havzasında Rize’den İstanbul’a kadar eski Yunanlılığın ihyası maksadıyla çalışan bir Rum kitlesi vardır. Amerika Rum muhacirlerinden rahip Klematyos ilk Pontus toplanma merkezini İnebolu’da o günkü halkın manastır tabir ettikleri bir tepede kurmuştur.


Zaman zaman münferit eşkıya çeteleri şeklinde isyan hareketleri gerçekleştiren bu kitlenin fedaileri Harb-i Umumi ’de siyasî bir şekilde mesaiye başlamış ve Çarlık Rusya’sı tarafından sağlanan silâh, cephane, bomba ve makineli tüfeklerle Samsun, Çarşamba, Bafra ve Erbaa Rum köyleri âdeta bir silâh deposu haline getirmişlerdi. Mütarekeden sonra bütün Rumlar Yunanlılık arzularıyla her tarafta şımardığı gibi Etnik-i Eterya Cemiyeti propagandacıları ve Merzifon Amerikan müessesatı tarafından maddeten takviye edilen bu havalideki Rum kitlesi de Osmanlı hâkimiyetinden çıkarak bağımsız bir Pontus hükumeti teşkil etmek emeliyle dağlara çekilerek genel bir ayaklanmaya hazırlanmışlar, Amasya ve Samsun havalisi Rum Metropoliti Yermanos’un taht-ı idaresinde muntazam bir program çerçevesinde faaliyetlerini uygulamaya başlamışlardır.


Samsun’daki Rum komitacılarının reisi ve Pontus hayalinin en şiddetli savunucusu reji fabrikası müdürü Tokomanidis bir taraftan da Anadolu içerilerindeki Rumlarla haberleşerek bunun gerçekleşmesine yardımcı olmaya çalışıyordu.


Ecnebi parmağı: 

İngilizler doğuda Müslüman halkı ve bilhassa Kürtleri ikna etmeye muvaffak olamayınca Pontus teşkiline destek vaadi ve Samsun havalisindeki Rum nüfusunu çoğaltmak gayesiyle Rusya’daki Rum ve Ermenileri Batum’da toplayıp Türk-Kafkas ordularından alınarak Batum’da depolanan silâhlarla silahlandırarak sahillerimize göndermeye devam ediyordu. Sohum’da Osmanlı sahillerinde çetecilik etmek üzere Haralambos isminde bir Rum başına birkaç bin Rum toplamış ve Batum’dakiler de buna iltihak etmişlerdi.


Aynı zamanda memleketimizdeki Rumlara da Samsun İngiliz Mümessili Yüzbaşı Solter tarafından silâh ve cephane dağıtılıyordu.


İaşe ve idareleri: 

Bu Hıristiyan kitleleri “muhacir” iaşesi maskesi altında İngiliz ve Amerikalılar tarafından yiyecek ve giyecek temin edildiği gibi Yunan hükümeti de nakit ve erzak hususunda destek veriyordu. Hatta Amerikan ve Yunan Kızılhaç cemiyeti arasında zabıtan heyetleri oluşturup bunların talim ve terbiyesi ile meşgul oldukları ve müstakbel Pontus hükümetinin temelini kurmaya çalıştıkları anlaşılıyordu.


O zaman Anadolu’daki zaaf, bunların kuvvetlenmeleri hususunda işlerini kolaylaştırıyordu. Tamamıyla siyasî bir fikirle hareket eden bu zümre İngilizler tarafından adi bir huzursuzluk mahiyetinde gösterilmekte idi. 4 Mart 1919’da İstanbul’da Pontus namıyla bir gazete yayınına başlandı. Ve bu gazete, başmakalesinde Trabzon vilâyetinde Rum Cumhuriyetinin tesisine çalışmak maksadıyla yayınlandığını ilân ediyordu. Yunanistan’ın Bağımsızlık gününe rastgelen 7 Nisan 1919’da her tarafta ve bilhassa Samsun’da gösteriler yapıldı. Yermanos’un küstahane hareketi Rumların bu konudaki düşünce ve emellerini açıkça ortaya çıkardı.


Ancak yapılandırılan çeteler bu fırsat karşısında tam bir ayaklanma yapmamakla birlikte sıradan bir haydutluk görüntüsüyle hareket ederek kiliselerde toplanıyor bu arada teşkilât ve teçhizatlarını takviye ediyorlardı.


Patrikhane de bir taraftan faaliyetine devam ediyordu. 23 Teşrin-i evvel (Ekim) 1919’da şarkî Trakya ve Pontus için teşkilât ve harekât merkezi olarak İstanbul kabul edilmiş ve faaliyete başlanmıştır. Venizelos İstanbul meselesinin ilerideki zamana alınması bunun yerine Pontus-Bahr-i siyah sevahili (Karadeniz sahili) hükümetinin teşkili kanaatini açıklamış ve patrikhaneye de bu yoldan talimat vermişti. Aynı zamanda Yunan hükumeti tarafından İstanbul’da Yunan hafi zabıtası kurulmasına memur edilen Miralay Aleksandros Zimragaki tarafından Pontus jandarması kurmak üzere Eyfel nam Yunan torpidosuyla ayrıca bir zabit grubu oluşturulmuştu. Türkiye’de bu hafi ve aleni teşkilât cereyan ederken Batum’da 18 Aralık 1919’da Pontus Rum hükumeti ismiyle bir hükümet oluşturulmuş ve teşkilatlanmaya başlamıştı. 19 Temmuz’da yine Batum’da Karadeniz, Kafkas, Güneybatı Rumları tarafından Pontus meselesi hakkında bir kongre gerçekleştirilmiş ve yetki heyetlerden biri vasıtasıyla Rum Patrikliği ’ne verilmiştir.


Münferit isyan vakaları şeklinde tezahür eden ve gizlice teşkilâtlarını tamamlayan Pontusçular 1920 sonlarına doğru faaliyetlerini artırarak maksatlarını tamamıyla açığa çıkarmışlar, bu durumda bizi ciddî tedbirler almak suretiyle tamamen imha edilmelerine mecbur bırakmışlardır.


Pontuscuların kıyam teşkilâtı şöyle idi:

1) Birtakım reisler maiyetinde silahlı ve muharip kuvvetler.

2) Bunların iaşeleriyle görevlendirilmiş Pontus ahalisi.

3) İdare zabıta heyetleri.

4) Şehirlerden ve köylerden erzak teminine memur nakliye kolları. Her çetebaşının hükümran olduğu mıntıka bu suretle ayrılmıştı.


Başlangıçta 6000 - 7000 silahlı askere sahip bir kuvvet olan Pontusçular gittikçe kuvvet bularak toplamda 25.000 sınırına varmıştı. Bunlar ufak birlikler halinde muhtelif mahallerde bulundurulmakta ve müfrezelerimize karşı birleşerek hareket etmekte idiler. Bunların gayesi Samsun -Trabzon sahillerindeki Türkleri imha ve buralarda Yunanlığı ihya ile muazzam bir Pontus hükümeti teşkil etmekti. Tuttukları hatt-ı hareket hunhar bir sürünün muhassala-i icraatından ibaretti; Yani yakmak, yıkmak katletmek ve yok etmekti.


Fakat mukadderatını kendi eliyle idareye azmeden Türk Milleti daha Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a ilk ayak bastığı gün bu işi ölçmüş ve gerekeni yapmaya başlamıştı.


Mütarekenin akabinde Samsun ve havalisinde bu kabil harekât başladığından jandarmanın âdem-i kifayesine binaen Şark Cephesi’nden onbeşinci fırka ile bu mıntıka takviye edilmişti.


1919 ve 1920’de Samsun ve Amasya livaları dâhilinde isyan saldırı, soygunculuk ve haydutlukların artması üzerine Miralay Selâhattin Bey kumandasındaki 3 üncü kolordu, bütün mesaisini bu mıntıkada emniyet ve asayişin temini hususuna hasretmişti. Trabzon, Gümüşhane havalisindeki Rum çetelerinin faaliyetini kırmayı da şarktaki 15 inci kolordu üstlenmişti.


1920’de 3 üncü kolordu 8 tabur piyade, 6 süvari bölüğü, 24 makineli tüfek, 4 topla 15 inci kolordu da İzmir’de olduğu gibi Trabzon’da da bir Yunan ihracını nazarı dikkate alarak Trabzon’daki 3 üncü fırkasıyla tedbir aldılar. Müteakiben 3 üncü kolordu yerine 9 Aralık 1920’de merkez ordusu teşkil edilerek bu vazifeyi o aldı. 12 Kasım 1921 tarihine kadar 3 üncü kolordu ve merkez ordusu dahilî isyanları durdurup sona erdirmiş ve Pontuscuların kesin yok edilmesini kış mevsimine bırakmıştı. Kışın girmesiyle faaliyete geçen merkez ordusu 1921 başlangıcından 13 Kasım 1921 tarihine kadar takriben 11 aylık zaman zarfında bunların karargâhlarını basarak yağma yoluyla aldıkları malları ve elebaşlarının önemli bölümünü imha etti. Bu müddet zarfında 117 karargâh yakılmış ve 3877 ölü verdirilmiş, buna karşılık 210 asker ve ahaliden 704 şehit vaki olmuş, 439 Türk köyü eşkıya tarafından yakılmıştır.


Pontus fikir ve hareketinin gittikçe alevlendiğini gören Erkân-ı Harbiye-i Umumiye 29 Aralık 1921’de bu işe daha ziyade ehemmiyet vermiştir. Başkaldırıların en fazla yoğunlaştığı Lâdik, Çarşamba ve Zile mıntıkasında görevlendirilen kuvvetlerimizin isyanları süratle sona erdirebilmesi için 1500 kişilik bir kuvvetin daha faaliyete geçirilmesine karar verildi. Bunun için Garp Cephesi’ne mürettep bakaya efrat da buraya tahsis edildi ve toplam kuvvetimiz 17900 nefere sahip oldu. Artık Pontuscuların tamamen yok edilmesi ile ilgili bütün işlemler tamamlanmıştı.   


Nihayet 6 Şubat 1922’de bunlar tamamen mahvedilmiş ve Pontus hülyası Karadeniz’e dökülmüş ve boğulmuştu. İcraat sahası, Fatsa - Ünye - Terme - Çarşamba - Samsun - Bafra - Vezirköprü - Havza - Lâdik - Amasya - Niksar - Koçhisar - Trabzon ve havalisi idi.


Pontus meselesini tamamen sona erdirirken bu meselenin ilk defa iç yüzünü ortaya çıkaran ve faillerinin cezalandırılmasında (memleketin bünyesini kemirecek olan bu mefkûrenin tamamen yok edilmesi için yerinde ve kati kararlarıyla) önemli rol oynayan o bölgedeki İstiklâl Mahkemesi heyetinin mühim tesir ve hizmetini belirtmek bir vazifedir.


Kaynak: Cevdet Kerim İncedayı Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi 22, Cilt: VIII, Kasım 1991 sadeleştirilerek alınmıştır)

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.