ABD'den para alan 'Bağımsız' gazeteciler

GÜNDEM Haber Girişi : 17 Mart 2015 11:35
ABD'den para alan 'Bağımsız' gazeteciler
Akşam yazarı Kayahan Uğur, bugünkü yazısında ABD fonlarından para alan 'bağımsız' gazetecileri yazdı.

Akşam yazarı Kayahan Uğur, bugünkü yazısında ABD fonlarından para alan "bağımsız" gazetecileri yazdı. Taraf'ın kurucusu Ahmet Altan'ın da aralarında bulunduğu bu "bağımsız" gazetecilerin Türkiye hükümetine karşı topyekün savaşa giriştiğini yazdı.

ABD Yabancı bir devletten para alarak bağımsız gazeteci olmak mümkün müdür? Kuzey Kore'den para alarak o ülkedeki komünist rejim eleştirilebilir mi? İsrail'den para alarak Filistin halkının meşru hakları savunulabilir mi? Amerika'dan para alarak bu süper gücün politikalarına, örneğin Türkiye'yi savaşa sürükleme çabalarına karşı durulabilir mi? 

ABD FONUNDAN PARA ALIYORLAR!

Türkiye'de kendilerine bağımsız gazeteci diyen bazı insanlar yarı resmi bir Amerikan kuruluşu olan NED'den (National Endowment for Democracy-Demokrasi için Ulusal Vakıf) para alıyorlar. Bu ilişki gerek NED'in interet sitesinde gerekse bu Türkiyeli gazetecilerin yayınlarında açıkça belirtiliyor. 

1983 yılında kurulmuş olan NED'in bütçesinin büyük bölümünü ABD Dışişleri Bakanlığı karşılamaktadır ve bunu Kongre'nin oyuyla yapmaktadır. Bu örgütü Cumhuriyetçiler ve Demokratlar birlikte kurmuşlardır ve yönetim kurulu üyeliklerini paylaşmaktadırlar. NED'in kuruluş projesinin yapıldığı 1982 yılında, CIA eski Başkanı William Colby Washington Post'a yazdığı bir makalede örgütü şöyle tanımlamıştır: 'Artık gizli yöntemlere ihtiyacımız kalmadı? Daha önce el altından yürüttüğümüz çok sayıda operasyon artık günışığında yapılacak ve bu şekilde operasyonlarımız tartışmalı olmaktan çıkacak.' 

TURUNCU DEVRİM AYNI FONUN DESTEĞİYLE YAPILDI

1991 yılında ise NED'in kurucularından Allen Weinstein yine Washington Post'ta şöyle diyordu: 'CIA'in 25 yıl önce gizli olarak yaptığı birçok şeyi bugün NED yapıyor.' 

Ralph Morris Goldman ve William Blum gibi araştırmacılar daha da açık konuşarak NED'in CIA'in yan kuruluşu olduğunu söylemişlerdir. Örgütün 2000'li yıllardaki faaliyet raporlarının ABD'nin desteklediği 'Turuncu devrim'ler süreciyle gösterdiği paralellik oldukça ilginçtir. 

Kendilerine bağımsız gazeteciler platformu (P24) adı verenlerin gerçekte nereden beslendikleri açıktır. 60'lı yıllarda 9 Martçı sol darbeci, 70'li yıllarda sol militan, 80'li yıllarda Özalcı, 1990'larda 28 Şubatçı, 2000'lerin başında AK Parti çevresinde dolaşan ve daha sonra paralel yapıyla birlikte hareket edenler işte sonunda deşifre olmuşlardır.60'lı yıllarda gençlerin eline bomba veren ve ölüme yollayan darbeci örgütlerde bulunmuş olanlar günümüzde de yine Türkiye'nin istikrarını bozmak amacıyla düzenlenen sokak hareketlerini teşvik ederlerse niyetleri elbette sorgulanacaktır. 

AHMET ALTAN BUNLARDAN HABERSİZ OLABİLİR Mİ?

Aralarında geçen yazımızda ABD kontrgerillası eşinden söz ettiğimiz 'Taraf' kurucusunun da bulunduğu bu bağımlı gazeteciler Türkiye hükümetini 'emperyalist politikalar' izlemekle suçlarken ABD'nin süper hegemonyacılığından habersiz olabilirler mi? Öte yandan, NED'in para verdiği gazetecilerin Türkiye'de hükümete en ağır suçlamaları serbestçe yapabilmeleri, ABD iddialarının aksine Türkiye'de medya özgürlüğünün var olduğunun en açık kanıtıdır. Sonuçta ABD hükümeti kaldırdığı taşı kendi ayağına düşürmüştür. 

Gerçekte bağımsız gazetecilerin varlığına dünyada en çok ihtiyaç duyulan ülke ABD'nin kendisidir. Örneğin, Amerikan polisi son 10 yılda çok sayıda siyahi vatandaşını vurarak öldürmüştür. Bu zulme karşı tek bir kelime yayın yapmayan ABD medyasının Türkiye aleyhine yayınlarının iyi niyetli olmadığı bellidir. Türkiye hükümeti, stratejisi belirsiz olan ABD'nin Suriye ve Irak'ı bombalamasına kendi halkının da güvenliğini dikkate alarak tam ve koşulsuz destek vermiyor. Ve ülkemizin ekonomisini ve halkımızın çıkarlarını düşündüğü için füze alımında eskisi gibi Batı'ya öncelik tanımıyor. New York Times, işte bu nedenlerden dolayı Türkiye'yi suçluyor ve bu kampanyada kendine bağımsız gazeteci diyen bazı talihsiz insanlara da hükümeti dikta heveslisi gösterme görevi düşüyor. Gerçek amaç Türkiye'yi baskı altına alıp savaşa amaçlarına uygun şekilde sokmaktır. Beyaz Saray'daki patrondan para alarak 'saraydaki sultan' adını taktıkları Türkiye Cumhurbaşkanı'na hakaretler savuran bağımlı gazeteciler çeşitli kışkırtmalarla üzerlerine tepki çekmek, sonra da bunu özgürlüğün kısıtlanmasına kanıt olarak kullanmak istiyorlar. Tabii insanlar NED'de tasarlanmış bu bayat senaryoyu yutarsa.

SABAH

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.